Güncel Haber

Tools
A+ R A- wide normal
  • Skip to content
  • Anasayfa
  • Haber
  • Kültür
  • Spor
  • Magazin
  • Duyuru
  • Galeri
  • Impressum
  • Kontak

Haberler

Joomla Templates and Joomla Extensions by JoomlaVision.Com
img
img
img
img
img
img
img
img
img
img

Hamburg'da CHP Kongresi beklenen ilgiyi görmedi

İki yıl önce çekişmeli bir biçimde kurulan CHP Hamburg- Schleswig…

Devamını oku: %s

HTBB: 'Gazetecileri susturmayı hedefleyen saldırıları kınıyoruz

Hamburg'da NDR adlı TV kanalında çalışan ve son dönemlerde IŞİD'e…

Devamını oku: %s

ATIK'e yönelik operasyonlar Avrupa'da Protesto edildi

16 Nisan günü,  Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyon ATİK’in üyelerine  yönelik…

Devamını oku: %s

ATİF’ten Sahiplenme Çağrısı

Almanya Türkiyeli İşçiler Federasyonu, Almanya ve İsviçre’de ATİK’e yönelik gelişen…

Devamını oku: %s

Alevi dernekleri: 'Güçlü'nün özrü kabahatinden büyük, iftiralarına son versin'

Avrupa'daki ülkücülerin çatı örgütü Türk Federasyonu'nun 18 Ocak tarihli Hamburg'ta…

Devamını oku: %s

Hamburg'da Mülteci çocukların kaldığı Konteynerler yandı

Mustafa Akpolat Hamburg Hammerbrook semtinde bulunan Bullerdeich caddesi üzerinden etrafı…

Devamını oku: %s

HDP, Hamburg seçim irtibat bürosunu açtı

12 Nisan Pazar günü, Türkiye'de gerçekleşecek olan 7 Haziran genel…

Devamını oku: %s

Hamburg'da Yeşiller, SPD'ye koşullsuz teslim oldu‏

Almanya'nın Hamburg şehrinde 15 Şubat eyalet seçimlerinde en çok oyu…

Devamını oku: %s

İstanbul'da öldürülen Şafak, Bahtiyar ve Elif için yürüyüş düzenlendi

Gezi eylemleri sırasında polisin sıktığı gaz fişeği sonucu başından vurularak…

Devamını oku: %s

DHKC Berkin Elvan dosyasına bakan savcıyı rehin aldı

DHKC, Çağlayan Adliyesi'nin 6. katında Berkin Elvan soruşturmasına bakan savcıyı…

Devamını oku: %s
Kullanıcı Değerlendirmesi: / 3
ZayıfEn iyi 

Yaşlılıkta yoksulluğun başkenti Hamburg

30 Oct, 2014 Yazar: Düzenleyici
e-Posta Yazdır PDF
Zengin Hamburg'un yaşlı yoksulları gizli sefalet ve yoksulluk içinde yaşıyorlar.

Mustafa Akpolat

Hamburg'un sokaklarında çöp kutularında veya çöplerde boş şişe arayan yaşlılarla daha sık karşılaşılmaya başlanması tesadüf değil, emeklilik maaşlarının yetersiz kalmasından dolayı yaşamını sürdürebilmesi için kimi emekli veya yaşlı, şişe ve dose toplayarak zorunlu gereksinimlerini karşılamaya çalışıyor. Yoksul yaşamından utanan kimi emektar insanlarda, yetersiz kalan emeklilik maaşlarına ek olarak bir sosyal yardım almak için hakları olan yardım için başvuruda bulunmayı gururlarına yediremediklerinden dolayı sefalet içinde yaşamını sürdürmekteler.

Hamburg'da yaşlı insanların buluştuğu, uygun fiyata kahve veya yemek alabileceği mekanlarda yapılan kısıtlamalardan dolayı birçok yaşlı, sosyal bir izolasyon yaşamakta. Daha önce uygun fiyata kahve, yemek veya benzeri yiyecekler alarak bir arada olmalarını sağlayan buluşma merkezleride SPD tarafından bir bir işlevsiz hale getirildi.



Yoksulluk içinde yaşayan yaşlı ve sağlık sorunları olan bir çok insan sosyal bir faaliyete katılamadığından kendilerini izole ederek, sosyal iletişimden uzak kalıyorlar. Böylece yoksulluklarını kendi dar çevrelerinde gizlemeye çalışarak kendilerini sosyal izolasyona mahkum ediyorlar. Kendi dünyalarına kapanan bu insanlar, kimseyi de evine davet edemeyerek bulundukları mekanlarda tek başına kalmaktalar. Maddi ve sosyal sorunlarına çözüm aramak için konuyla ilgilenen resmi kurumara baş vurmayıda gururu meselesi ederek sosyal yardım veya sosyal hakları konusunda adım atmaktan çekiniyorlar. Bu durumdaki bir çok insan bu zorluklarını kendi çocuklarıyla da paylaşmadıkları gibi, arkadaş çevresinden de yardım talebinde bulunmuyorlar. Birçok onarım işlerini veya birikmiş bazı faturalarını ödemeyi sürekli ertelemek zorunda kaldıklarından dolayı, süre içerisinde ödemeleri daha da zor hale gelmektedir. Yine bu durumdaki bir çok yaşlı insan beslenmeye yetecek parası olmadığından ''Tafel' denilen kuruma giderek yemek ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmakta.

2013 yılının son istatistiklerine göre Hamburg'da, 64 yaş üstü 22 bin 310 kişi emeklilik maaşlarının yetersizliğinden dolayı sosyal yardım ile geçinmek zorundalar. Bu oran geçen yıl yüzde 6,2'iy ken şimdi, yüzde 7'ye yükselmiş durumda ve gittikçe kötüleşmektedir. 2004 yılında bu sayı 10 bin 639, 2008 yılında bu sayı yüzde 28 artmış.

Bu durumda kadınlar daha fazla etkileniyor. Sosyal yardımla geçinek zorunda olanların yüzde 57'sini kadınlar oluşturmakta. Kadınların yüzde 40'i eşinden dolayı emeklilik maaşı alabiliyor. Emeklilerin yüzde 77'si ek sosyal yardım alırken bunların yüzde 31'ide ''Hartz IV'' yardımı almak zorunda kalıyorlar. Diğer eyaletlerle kıyaslandığında, Hamburg Yaşlılıkta yoksulluğun başkenti durumunda. Yaşlılıkta sosyal yardım alanların oranı Bremen'de yüzde 4.9, Berlin yüzde 4,8 ve Almanya genelinde yüzde 2,4 olan bu durum, milyarderlerin bolluğu ile bilenen zengin Hamburg'da bu oran yüzde 5,5.

Göçmen yaşlıların durumu daha kötü
İstatistikler Almanya'daki yaşlı göçmenlerin durumunun Alman yaşlılara göre 3 kat daha kötü olduğunu gösteriyor. Ülkesindeki yoksulluktan kaçmak ve daha iyi bir yaşam için, 1960 ve 70'li yıllarda Almanya'ya gelen milyonlarca göçmen, 40-50 yıl çelik fabrikalarında, madenler ya da otomotiv firmalarında ve en ağır işlerde çalıştılar. Bu insanlardan çok azı rahat bir yaşam sürdürebiliyor. Emekli veya emeklilik yaşındaki göçmenlerin yüzde 40'ından fazlası yoksulluk içinde yaşıyor.

Yaşlı göçmenlerin yüzde 40'ı yoksul

Hans Böckler Vakfı'na bağlı Ekonomi ve Sosyal bilimler Enstitüsü'nün yaptığı bir araştırmaya göre Almanya'da emeklilik yaşındaki göçmenlerin yüzde 40'ından fazlası yoksulluğun pençesinde. Buna göre göçmenler arasında yoksulların sayısı, yaşıtları Alman vatandaşlarından üç kat fazla.

Peki, yoksulluk neye göre belirleniyor?
AB kriterlerine göre, ülkedeki ortalama gelirin yüzde 60'ından az kazananlar yoksul ya da yoksulluk tehlikesi içinde. Örneğin Almanya'da yalnız yaşayan ve aylık net geliri 848 euronun altında kalanlar yoksul kategorisine giriyor. Çiftler için belirlenen yoksulluk sınırı rakamı ise 1278 Euro.

Yoksulluk neden göçmenleri vuruyor?

Peki, ama yaşlı göçmenler arasında yoksulların oranının bu kadar yüksek olmasının nedeni ne? Sosyal bilimci Eric Seils, bunu şöyle açıklıyor: "Buraya ilk gelen göçmenler aslında eğilime bakıldığında diğer işyerlerine kıyasla 'daha iyi ödeyen' büyük işletmelerde çalıştılar ama orada basit, vasıf gerektirmeyen işler yaptılar ve genellikle düşük ücretler aldılar. İkinci bir nedense 80'li yıllarda sanayisizleşme sırasında bu işletmelerin kapanmış ve yabancı kökenliler arasında işsizlerin sayısının Alman işsizleri geçmiş olması." Ancak göçmenlerin emeklilik döneminde zorluklar yaşaması yeni bir durum değil.

2006 yılında Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü'nün yaptığı araştırma yabancı kökenliler arasında artan yoksulluğa dikkat çekmişti. Sosyal bilimci Seils'a göre o dönemden bu yana değişen, yoksulların sayısındaki artış. Seils yoksul olan yaşlı göçmenlerin sayısının 170 binden 270 bine çıktığını, bu rakamın önümüzdeki dönemde daha da artacağını söylüyor. Birçok kentte göçmenlere yardım edecek kuruluş da yok. Emeklilik maaşıyla geçinemeyen yabancı göçmenlere tek yol olarak Sosyal Yardım Dairesi'ne başvurmak kalıyor.

Göçmen yaşlılar daha yalnız
Max-Planck Nüfus Araştırmaları Enstitüsü'nün bir çalışmasına göre Almanya’da yaşayan yaşlı Türkiye kökenli göçmenler kendilerini Alman yaşlılara göre daha yalnız hissediyor. Özellikle ekonomik sıkıntılar ve hastalıklar bu ruh durumunu tetikliyor. Araştırmaya katılan Türk göçmenlerin yüzde 53,6'sı, Almanların ise yüzde 42,9'u yalnız olduklarını belirtti. Araştırmanın sonuçlarına göre yaşlı Türk göçmenler Almanya'da doğan diğer yaşlılara göre daha sık sağlık problemleriyle karşılaşıyor. Ayrıca mesleki ve finansal durumları ile barınma koşulları genel anlamda daha kötü. Alman yaşlılardan farklı olarak genelde eşleriyle ya da çocuklarıyla aynı çatı altında yaşıyorlar. Fakat buna karşılık arkadaş çevreleri ve komşularıyla daha az yakın ilişkiler kuruyorlar. Çoğu zamanında ülkelerine tekrar geri dönme planları yaparak Almanya'ya misafir işçi olarak gelmiş. Bir çok ailenin, profesyonel yardım almaktan çekiniyor ve yaşlanan anne-babaya evde bakma geleneği hüküm sürüyor. İnsanlar bilgisizlikten veya utandıkları için bir yabancının eve gelerek, anne babalarına bakmasına pek istekli olmuyorlar.

HAMBURG DA 'MEKAN YAŞLILAR MERKEZİ'


Hamburg'da, yaşlı ve emekli göçmenlere yönelik örnek ve özverili bir çalışma yürüten Mekan yaşlılar buluşma merkezi (Mekan-Interkultureller Seniorentreff) etkinliklerinde, emekli ve yaşlı insanların sorunlarına dikkat çekmek, sorunlarını gündeme getirmek, değişik aktiviteler düzenleyerek bir araya gelmek, bilgi, alış verişinde bulunmanın yanı sıra değişik kurslar ve aktiviteler düzenlemekte.

Mekan yaşlılar buluşma merkezi yönetcisi ve Hamburg Yaşlılar danışma kurulu üyesi Fatma Çelik, ve Altona Yaşlılar danışma kurulu üyesi, Mekan yöneticisi Saim Çelik, Hamburg'da göçmen emekli ve yaşlılara yönelik olarak düzenli faaliyet yürüten tek buluşma merkezi olduğunu belirtti. Bir çok yaşlı ve emekli sorunlarının çözümü konusundan bilgiye sahip olmadığından resmi yazışmalarda veya resmi direlerdeki sorunları konusunda bilgilendirmeye ve yardıma gereksinimleri var. Bundan dolayı bakım ve hastalık sigortaları, emekli sandığı, sosyal yardım dairesi gibi kurumlar ile yazışmlar ve diğer resmi konularda yardım edilmeye çalışılıyor.

Haftanın 7 günü, Saat 10'dan itibaren kapılarını açan Mekan'da hergün değişik faaliyetler gerçekleştirilmekte. Dikiş, Müzik, Spor, Bilgisayar, Türkçe, Sanat Müziği gibi kursların yanı sıra Çarşamba ve Cuma günleri saat 14'ten itibaren sohbet toplantılarıda gerçekleşmekte. Herkes evden getirdiği yemek veya pasta türü yiyeceklerle mekandan Çay ve kahve eşliğinde kendi aralarından el örgüsü veya başka bir meşkuliyetle kendi aralarından sohbet ederek bir araya geliyorlar. Dikkatimi çeken bu sohbet toplantılarına daha çok kadınların katılıyor olmasıydı. Neden erkek yaşlı ve emeklileri yok dediğide, Saim Çelik, ''maalesef onlar Kahve türü ortamlara gitmeyi tercih ediyorlar galiba'' diyor. Yaklaşık 2 saat kalarak sohbet ettiğim Yaşlı ve emeklilerin hepside emekli maaşlarının yetersizliği ve yoksulluktan yakınıyorlar. On yıllarca değişik işlerde düşük ücretle çalıştıklarından dolayı, düşük emekli maaşları onları yaşlılıkta rahat etirmiyor. Bürokratik işlemleri, sağlık sorunları, yalnızlık gibi sorunlarını, Mekan'a gelerek bir arada bulunarak değişik etkinliklere katılarak gidermeye çalışıyorlar.

Hamburg'da Mekan gibi mekanların azlığından, binlerce emekli ve yaşlı göçmen, sosyal bir faaliyete katılma imkanından yoksun ve kendi yalnızlığı içinde sorunları ile uğraşmakta. Mekana düzenli gelen Emeklilerden Halide hanım 50 yıldır Almanya'da yaşıyor. Değişik onlarca işyerinden çalışmış iki yıl önce eşini kaybedince aldığı emekli maaşı ve eşinden dolayı aldığı emeklilik parası toplam giderlerini karşılamaya yetmediğinden dolayı sosyal yardım almak için sosyal yardım kurumuna başvuruda bulunmuş ve sadece 45 cent fazla gelen gelirinden dolayı sosyal yardım alamayacağı bildirilmiş. Kendisinin 751 Euro, eşinden dolayı 238 Euro toplam yaklaşık 1100 - 1200 € gelirine karşın, 725 Euro kirası olduğundan yaşamını ayda 300 Euro ile sürdürebilmesinin zor olduğunu belirterek, ''Gençliğimde çok çalıştım, çocuklarım ailem iyi olsun, yaşlılığımda rahat ederim diye, eşim öldü, iki çocuğum kendi evlerinde bende şimdi bu sorunlarla uğraşıyorum.'' diyerek emekli olduğunda rahat edeceği düşüncesinde yanıldığın anlatıyor.

Mekan yaşlılar buluşma Merkezi, 2000 yılından bu yana başta Fatma ve Saim Çelik eşi olmak üzere emekli ve yaşlı Türkiyeli göçmenler tarafından, yaşlı ve emeklilere yönelik gönüllü olarak hizmet sunmakta. Mekan'da, yaşlılarımızın günlük yaşam düzeylerini arttırmak, sağlıklı kalmalarına yardımcı olmak, yeni şeyleri öğrenmelerini sağlamak, deneyimlerini aktarmalarına olanak vermek için pek çok etkinlik organize edilmekte, kurslar ve geziler düzenlenmekte. Mekan, Altona ilçesinde olmasına rağmen, diğer semtlerden de pek çok katılımcısı ile her yıl yaklaşık 12 bin kişi tarafından ziyaret edildiği belirtildi.

7'den 70'e herkese açık etkinliklerinde düzenlendiği Mekan'da gençlerin yaşlılarla birlikte ortak mekanda birlikte zaman geçirmelerine olanakta tanınmakta. Buluşma merkezinde ayrıca, sosyal, kültürel, ve spor etklinlikleriyle yaratıcılığı teşvik edici kurslar organize edilmekte. Mekanda, Bağlama, Saz, Gitar, kursları, her yaş grubundan kişilerin katıldığı Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği koro çalışmalarıda yapılmakta. Haftanın iki günü kadınlar için spor (sırt jimnastiğ-yoga) faaliyetleri, herkesin katılabildiği Hamburg içi günlük geziler ve doğa gezileri yapılmakta. Gündelik yaşamda gerekli düzeyde almanca gereksinmi giderek düzeyde Almanca kursları da çalışma programımızda yer almaktadır.

Sosyal danışmanlık hizmeti olarak; sağlık, emeklilik, kira,konut, barınma ve daha bir çok konuda danışmanlık hizmeti yanı sıra uzmanların katıldığı bilgilendirme toplantılarıda düzenlenmekte. Özel olarak donatılmış bir odada kadınlar dikiş makinalarıyla dikiş dikmekte ve kurs almakta. Bilgisayar ve İnternet eğitimi, birlikte yemekler yapmak, oyunlar oynamak, bazı akşamlar eğlenceler düzenlenmekte. Gerekli durumlarda, Almanca sorunu olan yaşlılara, Doktora veya resmi dairelere giderken eşlik edilerek yardımcı olmaya çalışılmakta.

Mekan Yöneticisi Saim Çelik, ''Tüm bu etkinliklerin yanı sıra, Türk Huzur evlerinde yaşayan insanlarımızda etkinliklerimize katılmaktalar. Bunun yanı sıra, müzık çalışmalarımız ve festivallerimizi bazı huzur evlerinde de gerçekleştirmekteyiz'' dedi. Mekan'ı bazı günler ziyaret ederek yaşlı ve emeklilerle sohbet ederek bazı bürokratik sorunları konusundan yardımcı olmaya çalışan Milletvekili Filiz Demirel, ''Yaşlılıkta yoksullaşmanın gittikçe arttığı bir süreçte, göçmen yaşlıları daha fazla etkilenmektedir. Sağlık, bakım ve sosyal sistem, Almanya`da yaşlanmakta olan göçmen nüfusun sorunlarına cevap verebilecek hale getirilmesi gerekiyor.'' dedi.

Daha geniş bilgi için : Fatma – Saim Çelik
MEKAN- Interkultureller Seniorentreff
Karl-Wolff-str. 19 – 22767 Hamburg
Telefon: 040 / 38 61 64 59

Nebahat Güçlü'nün TGH Başkanlığı yasal ve meşru değil

12 Feb, 2014 Yazar: Düzenleyici
e-Posta Yazdır PDF
12 Şubat 2014, Hamburg

Bildiğiniz gibi TGH'daki yozlaşmayı, yalanları, iftira, ayak oyunlarını ve düzeysizliği sizlere  anlatmaya çalışıyorum.


Mustafa Akpolat

 

TGH bünyesinde bulunan dernek, inisiyatif ve grupların tüzükleri, genel kurulların yapılışı, TGH'ya delege tesbitleri konularına değinmeye çalışacağım. Sözünü ettiğim tüm konuları başlıklar halinde işlemeye devam edeceğim.

Bu yazımda : İnter-Hamburg Spor Derneği ve TGH üyeliğine değinmek istiyorum.

 

Inter-Hamburg Spor derneğinin, TGH üyeliği ve TGH delegesi Nebahat Güçlü:

 

Her dernek gibi Spor ve taraftar derneklerininde tüzükleri vardır ve bu doğrultuda çalışma yapmak üzere kurulmuşlardır. Tüzük ihlali yapılmaması gerektiğini anlatmama gerek yok sanırım.

 

İnter-Hamburg Spor Derneğininde tüzüğünde bulunan derneğin amaçlarıni yazan 2. maddesine göre,TGH üyeliği mümkün değil ve yasal değildir. THG'ya üye olan İnter-Hamburg Spor Derneğinin delegesi olarak TGH'da delege olarak TGH genel kurulunda seçimlere giren Nebahat Güçlü, hem üyesi olduğu İnter-Hamburg Spor derneğinin Tüzüğü ihlal edilerek delege gösterilmiş ve hemde TGH'ya başkan seçilerek üst üste usulsüzlükler yapılmıştır.

 

Gündemdeki ve geçerli olan tüzüklerine rağmen yapılan usulsüzlükle, sadece İnter-Hamburg Spor Derneği değil, TGH yönetimide dernekler masasına uygun olmayan yol ve yöntemler kullanılarak oluşturulmasında dolayı suç işlenmiştir.

Spor veya futbol takımlarının taraftar dernekleri, tüzüklerinde siyasi faaliyet yürütemeyeceği belirtilirken, bir sivil toplum kuruluşu olan TGH bünyesinde politik faaliyet yürütemeyeceğine,  kişilerin veya siyasi partilerin çıkarları doğrultusunda kullanılması ve buna malzeme edilmesi olarakta anlaşılacak olan duruma bir açıklık getirilmesi gerektiğine inanıyorum.

 

THG' bir Sivil Toplum Örgütü''olarak aynı zamanda politik ve siyasi faaliyetler yürüten bir dernektir. İnter-Hamburg Spor tüzüğüne aykırı ve yasal olmayan TGH üyeliği dolayısıyla, kendi bünyesinde delege olarak TGH'ya gönderilen Nebahat Güçlü'nün delegeliği geçersiz olması ile birlikte, tüzük ihlal edilerek TGH'ya başkanlık yapmaktır.

 

Sorun bununlada bitmiyor, yukarıdaki usulzülükler sözkonusu olmasa bile, İnter-Hamburg Spor Derneği tüzüğünde, çatı derneklerine delege olarak gönderilecek olan üyelerin seçimide yer almamaktadır. Neye ve hangi yetki ve kimlerin kararıyla delegeler belirlendi? Normal koşullarda, dernekler, üst çatı örgütlerine delegelerini üyelerin geniş katılımı ile yapılan genel kurul veya üye toplantıları ile seçer.

 

Şimdi sorularımı toparlıyorum

1- İnter-Hamburg Spor Derneğinin tüzük ihlalinde bulunmasından dolayı, TGH üyeliğinden çıkması gerekmiyor mu?

2-TGH'ya üye olamayacak olan İnter-Hamburg Spor Derneği, THG genel kuruluna delege göndermesi mümkün değilse, TGH'da bulunan delegelerin, delegelikleri geçersiz sayılmayacak mı?

3- İnter-Hamburg Spor Derneğinin delegesi olarak, TGH genel kuruluna katılan ve başkan seçilen Nebahat Güçlü, tüm bu usulsuzlükler düşünüldüğünde başkanlığı meşru olarak görülebilinir mi?

4-Nebahat Güçlü Türk Toplumunu yanıltarak başkan olduğu kurumu daha fazla yıpratmamak için özür dileyerek istifa etmeyi düşünüyormu?

 

 

 

DEVAM EDECEK....

 

Hamburg Fenerbahçe derneğintüzüğünden de: Madde 4:Dernek amaçlarınaulaşmak için sportif, sosyal ve kültürel alanlarda etkinlikleryapar. Siyaset, din gibi spor dışı çalışmalar ile FenerbahçeSpor Kulübü` ne zarar verecek etkinlik yapmaz.''denilmektedir. Bu konyada gelecek yazımda değineceğim

 

 

Not: Konuyu başlıklar halinde işleyeme devam edeceğim. TGH veya farklı konularda görüşbelirtebilirsiniz veya benim gözümden kaçan ayrıntıları bana yazabilirsiniz. Gelecek yazımda, olup biteni sesizce izleyen ve olumsuzluklar bana bulaşmasın diye izleyen TGH dernekleri ve üyelerinin tepkilerinede yer vereceğim.

TGH'yı da kendilerine benzettiler!

12 Feb, 2014 Yazar: Düzenleyici
e-Posta Yazdır PDF

Mustafa Akpolat 11 Şubat 2014, Hamburg

Herkes yalan söyler ama birileri yalan söylemeyi huy edinmişse, kronik hastalık halini almışsa, o insanlar için her yol mübah olabilir. Bir kurum adına yalan söyleyenler  tedavi görmesi  veya görevini bırakması , temsil edildiği iddia edilen toplum tarafından  sağlanmalıdır!  Kurumun başında bulunmaları  tehlikelidir!

 

Evet TGH'yı da kendilerine benzettiler.

Hamburg Türk Toplumu (TGH) 25 yıllık bir geçmişi olan, beğeniriz beğenmeyiz, komuoyunda bir prestiji, yeri olan ve özelliklede aldığı  sosyal projeler  nezdinde, taşeron firma işlevi yüklendikleri bir kurumdur. Aynı zamanda, projelerden yıllık bir kaç milyon Euro'luk para akışının gerçekleştiği bir şirket özelliğide mevcut. İş başındaki yönetim, gelinen aşamada 25 yıllık kurumu bundan dolayı iflasın eşiğine getirmekle kalmadılar, kendileri gibi itibarsızlaştırdılar.

 

TGH Başkanı Güçlü'lünün bir yıl önce düzenlediği, delegelerin ve Türkçe basının katıldığı toplantıda ''İflas'' kelimesini kullanmıştı... İflas ticari bir değimdir, yani kurum bir ticari şirket anlayışıyla işletildiğinde, paralar biterse, veya kardan zarar ederde giderleri karşılayamazsa iflas eder. Bu anlamda doğru. Ama TGH bir ticari kurum değil, sosyal faalyet yürüten veya o çokca lafı edilen ama alakası olmayan, ''Sivil Toplum Kuruluşu'' olduğu söylenir. TGH'ya sadece bu işlev yüklenmemiş, kimi grup ve kişilerin politik çıkar heveslerinin merkezi halinede geldi. Türkiye ağırlıklı politika bakış açısıyla, tek tek Yönetim kurulu üyelerinin beraber çalıştıkları partilere göre durumları : Nebahat Güçlü Türkiye eksenli faaliyetleri ve AKP ile yakınlığı nedeniyle, Başbakanlığa bağlı,  Yurtdışı Akraba ve Türkler Topluluğu başkanlığına bağlı, Danışma  kurulu Hamburg temsilcisi sıfatını taşımakta. Bir dönem her ay giderleri AKP belediyelerince karşılanan Türkiye'nin değişik şehirlerine gezilere katılmakta meşkülken, aynı zamanda Yeşiller üyesi. Erkan Erçin, CHP'nin resmileşmeyen ve halen meşru olmayan Hamburg derneğinin başkanı sıfatını taşır. CHP genel merkezine rağmen Hamburg'da kenisini dernek başkanı sayan bu zat, bulaştığ her alanda bölücü ve aşağlık yöntemleriyle tanınıyor...( En son Gezi eylemlerine destek yürüyüşlerinde kitleyi bölmesi ile biliniyor) Bunun yanı sıra Doğu Perinçek'in İP'i ve gençlik örgütü TGB ile ilişkileri CHP ile olan ilişkilerinden daha iyi düzeyde. Bir dönem Haak-bir başkanlığıda yapan Erçin daha kaç derneğin üyesi veya yönetimindedir bilimiyorum. Diğer bir Kahramanımız, Hamburg Atatürkçü Düşünce Derneği başkanı sıfatını taşıyor ! Düşünce denilince insan bilimsel veya Atatürkün düşünceleri üzerine çalışmalar yapan bir kurumu aklına getirsede, bu dernekte İşçi Partisine yedeklenmiş ve ona endeksli faaliyet yürütmekte. Bu zat ise, Atatürcülükle alakası olmayan ayak oyunlarıyla derneklerde hakimiyet kurma derdinde... Murat Kaplan, İP'nin ve gençlik örgütünün Hamburg yetkililerinden olduğu zaten biliniyor. Sosyalist geçinen ''sosyal'' ırkçı bir vatandaş Diğer yönetim kurulu üyeleri ise TGH'nın belirlediği faalyetlere karınca kararınca imkanları doğrultusundan katılan arkadaşlardan oluşmakta. TGH yönetim kurulu üyelerinin hiç biri, TGH'nın amaçları ve programı ile yakından uzaktan alakası olmayan faaliyetler içindeyken, Hamburg'daki göçmenlerin hangi sorunları konusunda faaliyet yürütebilirler ki?

 

İntersport Hamburg delegesi ve Tgh yönetim kurulu üyesi Yüksel Kılıç, bir basın açıklaması yaparak YK'dan ayrıldığını ve Nebahat Güçlü'nünde istifasını istemişti. Yüksel basın açıklamasında, Nebahat Güçlü'nün, TGH 'yı basamak olarak kullanarak kendisine politik çıkar sağlama peşinde olduğunu yazmıştı.

 

1 yılı aşkındır bir kaç basın açıklamasının dışında bir tek etkinlikte bile görmediğimiz TGH yönetim kurulu, 1 yılda yaklaşık 45 defa toplantı yapmış. Bu her hafta gerçekleşen toplantılarda haftalık değerlendirme yapacak bir faaliyeti olmayan TGH YK, toplantılarında neler konuşuyorlardı da, hiç bir faaliyette yer alamadı acaba? Göreve geldikleri ikinci hafta yaptıkları ve basınında katıldığı toplantı ile, kurum adına yalan söylemeyi iş, bir marifet bilerek kamuoyu yanıltılmaya çalışıldı. Yalanlar deşifre edilincede saldırganlaşmalar gündeme geldi.

Şeffaflıktan dem vuran Nebahat Güç'lü, yönetim kurulu toplantı tutanaklarını isteyen herkesin okumasını sağlamayı düşünüyor mu acaba ?

Yaklaşık 3 yıldır devam eden tartışma, sürtüşme ve gelinen aşamada camurlaşan, kronikleşen yalanlar ile kurumu tamamen bitirme noktasına getirdiler. Üzerinden kavgaların yapıldığı, yolsuzluk söylemleri ile tozu duma katan Güç'lü ve ekibi, TGH'yı bu yılın sonunda iflasa sürükleyecek bir icraatın içinde olduğunu ve bunun sorumlusu olarakta eski yönetimi gösterme cabasında olduğunu biliyoruz. TGH'yı maddi olarak ayakta tutan ve üzerinden kavgaların bitmediği projeler 2014 yılının sonunda bittiğinde, kavga nedenleride kalmaycak. O zaman TGH'yı ilk terk edecek olanlarıda göreceğiz. Bu konuda uzun uzadıya yazmış ve konuşmuştum. Gerek bir yıldır görevde olan yönetimin iflah olmaz icraatlari ile ilgili, gereksede eski yönetimin kimi icraatlarıyla ilgili olarak yanlış bulduğum veya doğru bulduğum yanlarını yazdım.. Konu ile ilgilenen insanlar bu konudaki tutumumu ve yazılarımı biliyor.

 

 

 

TGH yönetim kurulu, en son gerçekleştirdikleri seçimsiz genel kurula, eleştirel haber yapılacağı düşüncesiyle bazı gazeteci arkadaşlara davet göndermemesi nedeniyle, Hamburg basın birliğinden kınama yazısı aldıktan sonra yaptıkları çalakalem ''manidar'' açıklaması ile de yalanlara başvurmaktadır. Bununlada kalmıyorlar yağız hırsız ev sahibini bastırırmış misali, üste çıkmaya çalışmasına şaşmadım. Bu tutumları inkar ve çarpıtmaya dayalı tutumlarına ikinci bir mail ile devam etmekteler. Tüm basına gönderdik dedikleri E-Mail'i komuoyuyla paylaşmalarını bekliyorum.!

 

TGH bünyesinde bulunmakla kimi imkanlara kavuştuklarını düşünen ve bu gidişe ya sessiz kalan yada taraf olan dernek, inisiyatif ve kurmlara; TGH sizin için bir imkan değil, siz TGH için bir imkansınız. Faaliyetlerinizi yürüteceğiniz mekanları faaliyetlerinizle bulmanız zor değil, hatta daha iyi koşulları kendi imkanlarınızla yaratabilirsiniz. Sadece biraz caba gerekiyor. Taraf olmak istemediğinzi bir sürtüşmenin ve çıkar çatışması içinden olmak zorunda değilsiniz.. DUR, YETER !! diye bilirsiniz ya da kendinize farklı imkanlar bulabilirsiniz bu zor değil, mümkündür.

 

TGD (Almanya Türk Toplumu) başkanı  Sayın Kenan Kolat'a soruyorum !

 

Diğer bir konu; Almanya Türk Toplumu TGD yönetimi ve Başkanı Kenan Kolat'ın şahsına sorduğum sorulara cevap verilmemişti....

Bir daha soruyorum.

Aile birleşiminden dolayı, Türkiye'den Almanya'ya gelecek olan eşlere zorunlu olan uyum kurslarının TGD'nin proje olarak katılması ve Kenan Kolat'ın bizat dernegin başkanı olarak bu projeden para alıyormu?  Alıyorsa veya aldıysa, para almasının etik ve ahlaki olmayan drumu ile ilgili bir açıklama yapmasını istemiştim ama sayın Kolat yazdıklarımı sildi ve cevap vermedi.

 

BİR DAHA SORUYORUM

Sayın Kenan Kolat, Göçmenlerin sorunlarına yönelik faaliyet yürütme misyonu olan TGD'nin başkanı olarak, Göçmenlerin sorunlarından maddi çıkar sağlamayı etik ve ahlakı buluyormusunuz?

Bu projede, siz ve diğer yöneticilerin görevi nedir?

Ne kadar maddi çıkar sağladıgınızı kamuoyuna açıklarmısınz?

Diye soruyorum!

 

2005 yılında yürürlüğe giren bu yasa ile,Aile birleşimi nedeniyle, Türkiye'den, Almanya'ya gelmek isteyen  eşlere, zorunlu görülen  ve zamında TGD,  hukuksal mücadele yürüteceğini söylediği uyulamaya karşı neden sessiz kaldı?

Buna karşı  hukuksal veya  başka türlü bir girişimi oldumu?

Olduysa bunlar nelerdir?

Karşı olduğu bir uygulamanın ve projenin uygulayıcısı olmayı nasıl açıklayacak?

TGD'ye verilen proje ile  3 milyon  Euro'luk bir ödenek aldıkları doğru mu?

Bu paralardan kimler Nemalandı?

TGD, göçmenlerin sorunlarından çıkarmı sağlıyor?

TGD'nin bu projede  işlevi nedir?

Kimler bu  projede görev aldı?

Diye soruyorum!

Evet, Cevap bekliyorum!

 

STK'larda Sosyal mafia mi türedi?

Aslında yukarıda değindiğim konularda çıkan soru;, Sivil Toplum Kuruluşu denilen kurumların bugünkü işlevlerini ne derece yerine getirdiği veya getirmediği, STK olma özelliğini koruyup koruyamadığıdır, STK'ları, hükümetlerden bağımsız, partiler üstü kurumlar olması nedeniyle, Sivil Toplum Kuruluşu denilmiştir. Hükümetlerden bağımsız ve partiler üstü olma özellikler aynı zamanda, maddi olarakta bağımsız olmaları anlamına gelir. Partiler üstü olması ise toplumun her kesimine, toplumsal, sosyal ve politik konularda, hükümetlere ve partilere rağmen faaliyet örgütlemek, toplumun istek ve talepleri doğrultusunda hükümetlere baskı unsuru olma özelliğine sahip olması ve mücadele etmesi anlamını taşır.

Bu konuda örnekler vererek yazıyı uzatmak istemiyorum.

Ancak, Almanya'da son yıllarda ''Projelere'' bağlı faaliyet yürüten kurumların bünyesinde bir ''sosyal mafia mi?'' türedi sorusu akla geliyor. Uyum kursları, meslek destek kursları, danışma ve farklı yaş gruplarına yönelik projeler karşılığı ''STK'' olarak görünen derneklere ve üst çatı kurumları, hükümetlere ve dolayısıylada partilere bağlı birer kurum haline getirildi. Bu kurumlarda belli kişiler, dernekleri, kariyer edinme ve yatay geçişlerle partilerde politika yaparak kendi bireysel siyasi çıkarları veya üyesi oldukları partiler için dernekleri kullandılar ve halende kullanıyorlar.

Bireysel veya politik çıkarları ortak olan kimi gruplar veya kişler STK'ları rand elde etme, politik nüfus elde etme merkezleri haline getirdiler. Kuruluş amaçlarına yönelik faliyet yürütmeyi unutan bu yapılar, kişi veya grup çıkarları, kurumların farklı imkan ve olanaklarının paylaşımında da maalesef çirkinlikler yaşanmaktadır. Yani, Göçmenlerin yaşadığı sorunlardan nemalanan bir elit  çete oluştu!

 

Devletin değişik kurumları ve bakanlıklarınca programlarına alınan uyum, dil, meslek ve benzeri kursları elbetteki olmalı ve bunlar daha da genişletilmelidir. Ancak bunlar kendilerine sivil toplum kuruluşu denilen dernekler aracılığı ile yapılması, hem STK' lara zarar vermekte hemde kalitesi bakımında denetlenmesi ve uygulanmasında bir çok sorun yaşandığını hepimiz bilmekteyiz. Söz konusu kurslar ve projeler, STK'lara değil, bu konuda yeterli altyapısı ve imkanı olan eğitim merkezleri, enstitüler veya okullarca yürütülmelidir.

Bir çok alandaki taşeronluk, sosyal alanlarda da gerçekleştiren hükümetler, sorumluluktan kaçarak, bu kursları projeler türünden değişik kurumlara havale ederek bu alanları denetimsiz, kalitesiz birer rand merkezi haline getirildi. Bu alanda çalışan öğretmenler veya eğitmenler, STK'larından ki yöneticilerin keyfiyetinden çıkarılarak, eğitim merkezlerde görev verilerek madur olmalarınında önüne geçilmesi mümkündür.

 

DEVAM EDECEK....

Çifte vatandaşlıkta çifte yalan...

28 Nov, 2013 Yazar: Düzenleyici
e-Posta Yazdır PDF

Mustafa Akpolat

Dün, bugün ve yarın..
Bugün gündemde olan  ve üzerinden anlaşılan Koalisyon sözleşmesi ile ilgili görüşlerimi yazmada önce sizinle  geçmişe bir yolculuk yapmak istiyorum.

16 yıllık Kohl hükümetinden sonra 1998 yılında yapılan Genel seçimler sonrasi  SPD ve Yeşiller ortaklığında,   Gerhard Schröder  başbakanlığında  hükümet kurulmuştu.

Çifte vatandaşlık vardı,  SPD ve Yeşiller kaldırdı.

2000 yılında değiştirilen  Vatandaşlık yasası ile birlikte, daha önce mümkün olan çifte vatandaşlık, yasaya eklenen , Alman vatandaşlığına başvuranların kendi vatandaşlığından çıkma zorunluluğu getirilerek kaldırılmıştı.   Yani  bugün çifte vatandaşlık  sözü veren  ama  sözünde durmadığı gibi , iki yüzlü politikasına  gerekçeler üreten    SPD,  Yeşiller ile birlikte  daha önce var olan   çifte vatandaşlık imkanını kaldırmıştı.

(Almanya Vatandaşlık yasası 2000 senesinde değişmeden önce, eski yasaya göre bu olanak vardı. Eski yasa da her ne kadar çifte vatandaşlığı kabul etmiyor olsa da, yasada ki küçük bir açık noktadan faydalanılarak çifte vatandaşlık mümkün olabiliyordu. Çünkü eski yasa, devlet eliyle Almanya vatandaşlığının kaybedilmesine olanak vermiyordu. Bu nedenle 2000 senesi öncesinde, Almanya vatandaşlığını almış olanlar, Almanya vatandaşlığını aldıktan sonra yeniden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmiş iseler, bu hakları mahfuz kaldığından bu kişilerde bir sorun çıkmıyordu.)

Hartz 4  SPD ve Yeşillerin eseridir.

Bugün milyonlarca insanı açlığa ve sefalete mahküm eden  partiler  yine SPD ve Yeşillerdir.  2004 yılında   yasanın mimari olan   SPD'li Hartz'ın adını alan Hartz 4 de  yine SPD ve Yeşillerin hükümet oldukları  dönemde  yürürlüğe girdi

''2010 Agenda'' SPD'nin eseridir

2010 Agenda adı ile hazırlanan  10 yıllık ekonomik, sosyal, ve politik  reformla  sosyal  tüm hakları yok edilmişti ve sosyal devlet  yok edilmişti .    Bugün yaşanan sorunlar  CDU gibi SPD ve Yeşilerinde  eseridir.  Bugün gerek  çifte vatandaşlık,  opsiyon modeli denilen  uygulama,  Hartz 4, emeklilik yasası, sağlık  yasasındaki kısıtlamlar, eğitim ve  sosyal alanlardaki tüm kısıtlamalarda  CDU kadar SPD ve Yeşillerinde payı bulunmaktadır.

Bugün Çifte Vatandaşlığı savunanlar ne kadar samimi?

Bugün geldiğimiz  noktada, Büyük koalisyon kurulmak üzere. Koalisyon sözleşmesinde bulunan  sözüm ona kimi yeni ve olumlu bulacağımız bir kaç nokta bile, hükümetin görevi süresince gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceği de tartışmalı. Seçmene verdiği sözü tutmayan partiler,  kendi aralarında anlaştıkları programı uygulayıp uygulamayacakları ise belirsizdir. Günün koşullarını bahane ederek  kimi olumlu diyebileceğimiz düzenlemeleri hasır altı etmeleri de mümkündür.

Büyük koalisyonun saldırılarıda büyük olacak

Genel olarak dünyada ve AB'deki  ekonomik sorunların derinleşmesine paralel olarak, Alman Hükümetleri ve Devleti, gerek bölgedeki sorunları gerekçe göstererek,  gereksede genel politikları gereği, çalışanlar üzerindek baskıları artırarak,  sosyal alan ve haklara yönelik  daha ciddi saldırılar gerçekleştirecek.  Genel olarak Alman sermayesi,  geniş kapsamlı saldırılarını  SPD aracılığı ile yaparak  toplumdaki tepkileri azaltarak gerçekleştirmiştir.  Adı sosyal kendi sosyal olmayan, demokratlığından eser kalmamış  olan SPD  ve  politikasının Sermayeden yana olduğunu saklamayan  Birlik partileri (CDU /CSU)  önümüzdeki yıllarda sert uygulamalara imza atacaklar.

TGH nereye gidiyor? Kimlerin çıkarlarının merkezi oluyor?

26 Sep, 2013 Yazar: Düzenleyici
e-Posta Yazdır PDF

Mustafa Akpolat

Aslında bu konuda yazmak bana artık kabak tadı vermeye başladı... yılan hikayesine döndü ama yazmadan da olmuyor.... Yazdıranlar sağolsun.

Almanya'da  değişik amaç ve programlarla  kurulan ve faaliyet yürüten  Türkiye kökenli göçmenlerin oluşturdukları  dernekler, inisiyatifler ve birlikler bulunmaktadır.  Tam sayısını bilmemekle birlikte,  Hamburg'da yaklaşık 100 'e yakın dernek olduğu biliniyor. Değişik eksenli,  Politik, sosyal, spor, kültürel, yöresel  ve inanç kurumları mevcut. Hatta, Türkiye'de ki bazı partilerin resmi olarak kurulan dernekleride mevcut.

Her oluşum ve birlik, bir ihtiyactan doğar ve ihtiyaca cevap vermek için faaliyetlerde bulunur. İhtiyaç olmaktan çıktığında da varlığı işlevsizleşir, zamanla kişilerin, grupların çıkar merkezli kavgalarının arenesına dönüşür.

Türkiye'li göçmenlerin  50 yılı aşkın bir süredir yaşadıkları Almanya'da, sosyal, ekonomik, politik  ve toplumsal sorunlarının yanı sıra, göçmen olmaktan kaynaklı sorunları halen güncel sorunlar arasından yerini korumaktadır. Gerek Alman  hükümetlerinden, gereksede Türkiye hükümetlerinden dolayı yaşanan sorunların çözümü her defasında, bir seçimden diğerine ertelenmiş ve politikaya malzeme edilmiştir. Diğer taraftan göç ve sorunları, kendi yatağından akmaya devam ediyor .

Bura merkezli sorunlara karşı mücadele iddasındaki kimi dernekler,  kendilerine gerekçe olarak  gösterdikleri sorunların çözülmesi durumunda da, varlık nedenleri tehlikeye girecektir. Bundan dolay, var olan sorunlardan beslenen ve varlıklarını sürdüren yapılar,  çoğu zaman   sorunlara   ve çözüm yollarına kafa  yorma gereği  bile duymamışlardır.

Diğer taraftan  bazı dernekler, yaşadığımız ülkedeki politik arenada, kurumlarını veya oluşumlarını, değişik partilerle pazarlık malzemesi yapmıştır.  Her seçim  öncesi bir çok dernek parti temsilcilerinin katıldıkları toplantılar düzenleyerek ve mümkün olduğu kadar toplantılara  fazla katılım göstermeye çalışarak derneklerinin oy potansiyelini, ya bireysel çıkarları için yada kurumsal çıkarlar için devreye koymuşlardır. Bu son seçimlerde de,   aynı tablo tekrar yaşanmıştır. Partileri bilirsiniz,  seçim öncesi, seçim çalışmaları kapsamında  kapı kapı  gezerek  programlarını anlatmak ister ve oy almanın cabasına girerler.  Bu durumu iyi bilen kimi  şahsiyetler, yönetiminde oldukları veya başkanlık yaptıkları kurumları kendi bireysel politikalarına  çoğu dönem malzeme etmişlerdir.

Temsil edildiği iddasındaki  toplum,   bu dernekleri  ne kadar tanıyor veya faaliyetlerinden ne denli haberdar diye  bir soruya verilecek cevap  ise, toplumun çok küçük bir kesminin  değişik kanallarla duydukları veya gördükleri etkinlik, duyurları dışında,  bu kurumların ne iş yaptıklarını, kimin buralarda görev aldığını, amaçlarının ne olduğu ile pek ilgilenmediğini görürsünüz.

Düzenlenen tüm etkinliklerde hep aynı 40 kişiyi görmek mümkün. Bu 40 kişi, 40 derneğe de üyedir ve genelliklede toplantılarda kalabalık görünmeyi sağlar.  Yöre ve inanç  kurumlarını bunun dışında tutacak  olursak, bazı  göçmenlikten kaynaklı sorunlar temelinde faaliyet yürüten derneklerin işlevleri, projelere odaklanmış, bürokratik çarkın bir dişlisi haline  geldiğini görmek mümkün. Sivil Toplum Kuruluşu özelliğini kaybetmiş, resmi dairelerin  birer şubesi gibi çalışan, maaşlı  bir müdürü olan, kimi konularda  projeler yaparak  derneğe ve bu projelere çalışacak insanlara birer iş alanı olmanın ötesine geçmediğini ve Sivil  Toplum Kuruluşu olma  gibi bir özelliğinin kalmadığını görmek mümkün.  Bu yöntemi, Hükümetler veya devletler, STK'ları asli görevinden uzaklaştırmanın bir aracı yaptığınıda unutmamak gerek.

Federal ve yerel Hükümetler, kimi Avrupa Birliği fonları,   bazı sosyal konulara ve sorunlara  yönelik  faaliyetlerin yürütülmesi  için, süreli, dönemsel veya  yıllık bütçeleri vardır. Bu bütçelerin,  planlanan  zaman diliminde amacına uygun  harcanmaması durumunda, geri iadesi söz konusudur.  Buna uygun projeler üreten kurumlar, bu bütçelerden pay almak için artık proje üretme konusunda uzmanlaşmış olduklarını söylemek abartılı olmaz.  Tabi inandırcılığı kalmayan kurumlar bu bütçelerden faydalanmaları zorlaşmaktadır. Özelikle bu konuda uzmanlaşmış eleman çalıştırmak için  verdikleri  iş ilanlarında, işe alacakları insanlarda aranan özeliklere bakarsanız mesele daha iyi anlaşılacaktır. Yanı bu konuda uzmanlaşanlar hangi kurumdan, nasıl bir proje ile ödenek alırızın derdine düşmekten,  derneği gerçek amacının dışına çıkarmaktalar.

Bazı kurumların, derneklerin internet sayfalarına baktığınızda özelliklede projeler başlığı altında sıralanan projelerden de anlaşılacağı gibi, dernek değil sanki proje üretme  merkezleri olmuşlar.

STK'ların  özelkleri nelerdir,   varolan  ve  STK olduklarını idda eden, proje üretim merkezlerine dönüşen  kurumları nasıl değerlendirmek gerek ? Bu konu ayrı bir yazıda ele almak gerek.

Söz konusu olan, TGH, bir topluluğu temsil etme iddasındaki bir kurumsa, değişik kurumlardan, projeler karşılığı  maddi destek alıyorsa, temsil ettiğini idda ettiği topluluğun var olan sorunlarına karşı mücadele etme gerekçesi ile alıyor. Bu kurumun tüzüğünde, kuruluş amaç ve programında, Almanya'da yaşayan Türkiye'lilerin, sorunlarına karşı mücadele edileceği yer almaktadır.  Bu sorunlardan dolayı maddi gelir elde edeceği  yazmıyor.  Dernekler,  projelere odaklı bir faaliyet içinde olunca, projelerden pay almaya veya projeler üzerinden hesaplar yapmaya yönelmektedir.

TGH'da, kişiler ve gruplar arasında devam eden  ve  olup biten olayların  bir kısmının temelinde projelerdeki maddi imkanlar yatmaktadır.

Diğer bir yanı ise, siyasi beklenti ve çıkarlardır.  TGH'nın şu an iş başındaki yönetimin oluşumunda, üzerinde sözde anlaşmaya varılan en önemli ortaklıkları, TGH bünyesindeki projelerin dernekler arasından paylaşılması vaadi de var.  Ama bunun hukuksal olarak mümkün olmadığını  bilmeyen kimi dernek delegeleri,  şu an var olan yönetimi desteklemişlerdir. Gelinen noktada,  TGH kendisi proje almakta zorlanırken, derneklere  projelerden pay vermesi veya projeleri  derneklere vermesi  ise sadece bir avutmadan öteye geçmedi.

Kurumun imkan ve olanaklarını, kuruluş amaçlarına yönelik değilde, kişisel hırs, politik veya değişik çıkarların merkezi haline gelmesine göz yumulmaması gerekirken, grupların, kişilerin, siyasi partilerin çıkar merkezine dönüştürüldü.

TGH, 3-5 kariyer duşkününün hırslarına teslim edilmemeli.

Buna olanak verenler veya bilmeden destek olanlarda  bu sorumluluğun altındadırlar. Bu tabloya hangi gerekçe ve nedenle destek olunuyorsa, göz yumuyorsa suç ortağıdırlar.

Şimdi gelelim TGH'da  3 yıldır  durmayan  ve durulmayan tartışmaların gerçek sebeplerine  ve TGH'nin işlevsizleşmesinde payı olan aktörlere.

2011 yılında aralık ayında ertelenen genel kurul sonrası, tüzük değişikliği için yapılan  genel kurulda iptal edilince ikinci bir tüzük kongresi ile bu süreç sancılı bir şekilde aşıldı.  Eski yönetim kurulu,  derneği kongreye hazırlamak için bir yılı geride biraktıktan sonra, 2012 yılının Aralık ayında genel kurul gerçekleştirildi. Bu genel kurulda iş başına gelen yönetim uzun süreli kulislerden, hesap, kitaplardan sonra,  kendi aralarından yönetimi zaten genel kurul öncesi kararlaştırmışlardı.

Derneklere ve kişilere verilen vaadler ile bir araya gelenlerin aslından tek ortak noktaları, TGH'nın olanak ve imkanlarından kendilerince faydalanmaktı. TGH'nın programında ne yazıldığının bir önemi yoktu. Hangi amaç için kurulduğunu kimse düşünmüyordu, konuşmuyordu bile.  Gerek Tüzük tartışmaları, gereksede genel kuruldaki tartışma ve ayak oyunları, daha fazla delege ile kendi  gruplarının  daha  fazla söz sahibi olması veya projelerden elde edilen paraların  nerelere nasıl harcandiği üzerineydi.

Son 1 yıl içinde kaç tane faaliyet örgütlendi  denildiğinde, kendilerinin bile  bihaber oldukları bir iki etkinliği kendilerine mal ederek açıklık getireceklerdir. (Haklarını yemeyelim.  ''Tüm göçmen kuruluşları'''nın katılarak yaptıkları tek etkinlik Naziler tarafından katledilen Süleyman Taşköprülü'nün ölüm yıl dönümünden gülerek objektiflere  poz veren 17, ha bilemedin 20 kişilik bir fotograf basına yansıdı.

Nazilere ve ırkcılığa karşı düzenlenen bir çok yürüyüş ve eylemde   TGH yer almadı. Ayrıca TGH salonlarından  Bir kaç  bilgilendirme  toplantıları düzenlediler ve gündemdeki konular ile ligili bir kaçtanede  basın açıklamaları yapıldı ) TGH salonları değişik kurumlara kiraya verilerek faaliyet yürütüldüğü imajını vermeye çalıştılar. Fenerbahçe Taraftarlar  derneğini TGH'da yer vermeleri  tek isabetli  karar olmuştu. Maçlar buradan izleye biliniyor....!

Billstedt'teki dernek salonu, kendilerine yakın bulmadıkları derneklere kullanımı yasaklandı  veya trajikomik kurallara bağlandı. Ama başka kurumların kullanımına sunuldu. Ve yeni yönetim (aslından pek yeni değillerdi çünk 3 kişi eski yönetimde zaten yer almışlardı, bir beyde başkan yardımcılığını yapmıştı) iş başına gelir gelmez 2 hafta sonra  delege ve Türkçe yayın yapan basının davet edildiği bir bilgilendirme toplantısı yaparak (bir bağımsız mali müşavir de davet edilmişti) TGH'nın  iflasla karşı karşıya getirlidiğini, vahim bir durum da olduğunu ve bir skandalla karşı karşıya olduklarını açıkladılar. Başkan Nebahat Güçlü, Skandal diye başladığı açıklamlarında paraların nereye harcandığının belli olmadığını ve 3 aydır çalışanların aylıkları ve sosyal kasalara ödenen  paraların verilmediğini açıkladı. (ilginçtir, çalışanların haklarını savunduğunu idda eden Güçlü ve ekibi, TGH  bünyesindeki projelerde çalışan insanlara çıkışı önceden  planlamış ve uygulamaya koymuştular bile) TGH'nın banka hesaplarından 100 bin Euro borcu bulunduğunu açıkladı.  Bu toplantının yapıldığı günlerde proje karşılığı resmi dairelerden  gelmesi gereken ancak geciken, ödemelerin  bir kısmı  TGH'nın banka hesaplarına  gelmişti bile. Yani iyi olmayan bir durum ama aşılması mümkün olan ve  bir geçikmeden kaynaklı sorun yaşanmıştı. Bir İflas söz konusu değildi  veya kimsenin parayı çaldığı, aldığı yoktu. Harcamalar kimilerine göre yanlış yapılmış görülebilir bu çok doğal, ama Nebahat Güçlü öyle bir taplo çizdi ki, felakete oynadı....

Bu konu, toplantıya davet edilmeyen alman basınına yansıyınca yalanlara baş vurarak, basının davet edilmediğini, TGH'nın iflasla karşı karşıya olduğunu söylemediğini v.b yalanların yanı sıra, toplantıya yazılı olarak davet ettiği  basınıda kendi üyeleri olduğu yalanı ile biz basın mensuplarını yalanlarına malzeme etmek istedi.

Bununlada kalmayıp, hızını alamayan  Nebahat Güçlü, NDR de çalışan arkadaşı, çalıştığı kuruma şikayet ederek, söylediklerinin hepsini yalanladı. Ve doğru olmayan haber yapmakla itham etti. Güçlü'nün duracağı yoktu basına yönelik tutumunu daha da ileri vardırarak.  üyesi olmadığım basın birliğine bir mektup yazarak, beni kınamalarını ve bana TGH ya giriş yasağı getirdiklerini yazmışlar.

Bana uygulanmak istenen bu tavıra neden olan, benim Nebahat Güçlü'nün yüzüne  yalan söylediğini ifade etmem ve basından özür dilemesini istemem oldu. Aynı zamanda TGH başkanı sıfatıyla bu yalanlara başvurması, TGH'nın kamuoyundaki prestijini zedelediği ve buna hakkı olmadığını, istifa etmeyi düşünüp düşünmediğini sormamdı. Bana getirilen  yasağın  arkasında duramayan, TGH yönetiminden bir çok kişi ile konuşmalarımda, bu kararla  ilgili  bilgilerinin olmadığını yarım ağızla ifade ettiler. Ya bana, yada kendilerine  karşı dürüst değillerdi, oda onların sorunuydu.

Aldıkları bu kararın ne arkasından durabildiler neden  kararı  yazılı olarak bana gönderebildiler

Sorunu uzatarak kafanızı şişirmek istemiyorum.

Ben, nasılkı 3 yıl önce, eski yönetimin yanlış bulduğum yanlarını  yazmışsam, (o gün yazdıklarıma övgüler dizenler şimdi yazdıklarıma  yönelik saldırganlaşma hakları olmadığını düşünüyorum)  bu yönetiminde yalanlarını yüzlerine söyleyerek ve yazarak işimi yaptım. Ve ben işimi  çok  seviyorum....

15 Eylül'de, 9 ay önce sözü edilen iflas, skandal, paralar, hesap, kitap toz dumanına açıklık getireceklerini, açıklayacakları  toplantıya basında davet edilmişti yine. Ve bende tabi ki iştirak ettim. 3,5 saat süren toplantıda ağzımı açıp tek kelime etmedim, sadece dinledım, notlarımı ve ses kayıtlarımı tuttum, bir kaç tanede fotoğraf çektim. Hatta salona girdiğimde Yönetim Kurulu toplu halde  kablolarla uğraşırlarken kolay gelsin dedim ve basın için ayrılan  küçük bir masaya oturdum. Bir ara gazeteci arkadaş Adil, soru sormak istedi,  basının sorularına toplantının sonunda cevap vereceklerini söylediler. Ve bekledik 3,5 saat, bir incir çekirdeğini doldurmayacak laf kalabalığını.

Toplantı sonrası Y.K üyesi  Erkan Erçin, basının sorularını geçiştirmek için, Adil arkadaşın basın ile toplantı olmayacakmı sorusuna cevabı, ''biz o maddeyi geçtik'' oldu. Halbu ki yazılı gündem maddeleri içinde öyle bir madde yoktu. Neyse, itirazlar sonrası dağılan Y.K üyelerin bazıları,  ben dahil basından   3 kişinin olduğu  ortamda, Nebahat Güçlü'nün ben daha ağzımı açmadan söylediğ ,''Mustafa sen soru soramazsın, cevap vermeyeceğim sana, sen buraya girdiğine dua et'' oldu. Şimdi ne desem ki ben bu insana?  Sen kimsin ki bana öyle bir yasak getirecek, soru sorup sormayacağıma ben karar veririm,  sende istersen cevap vermezsin.'' dedim.   Soru sorma gereğide duymadım  ve oradan ayrıldım. Soru sormama  gerek yoktu çünkü hepsi berbat  bir kurgudan ibaretti.

3,5 saat süren toplantıda, 9 ay önce idda ettiklerinden eser yoktu. Sanki 9 ay önce, iflas, felaket, skandal duyurusu yapan Nebahat Güçlü değildi. 100 bin Euro'luk bankadakı hesapların açığından bile söz edilmedi. Sanki 500-600 bin Euro tutarında ki paranın akibetinden bilgileri  olmadığını söyleyen  denetleme kurulu üyesi, Mesut Sipahi değildi

Toplantıda, yaklaşık 3 bin Euro miktarındaki bir paranın harçamalarının kayıtlara yeterince açık ve ayrıntılı  şekilde işlenmediği söylendi.  (Liste, toplantı salonunda dia ile yansıtıldı.) Bağimsiz  mali müşavirinde  anlattıklarının toplamında,kurallar, kayideler,  kayıtlar, tutanaklar  düzenli tutulmadığı ama her hangi bir paranın eksikliğinden söz edemeyeceğini söyledi. Ayrıca Yönetim kurulu, eski yönetimin kimi harcamları  gereksiz bulduğunu belirterek eleştirdi. Ve TGH Billstedt binasına derneğin kasasından yaklaşık 130 bin Euro aktarılmasına neden oldukları yönünde eleştirdiler.  Yani kayıp bir para yoktu.

Bu noktada aklıma gelen bir soru var. Hesapların  kontrol edilmesi ve düzenlenmesi için tutulan   Mali Müşavire ne kadar para ödendi veya ödenecek?  İdda edildiği gibi  kaybolan bir paranın olmadığı ortadayken, Mali Müsavire ödenecek paralar TGH kasasından mı, yoksa bu idda da bulunlar tarafından mı ödeneceğidir. Mali müşaviri kim buldu veya daha önce  nereden tanıyordu, neden söz konusu kişinin hesapları kontrol edilmesi istendi.  Bu kimin kararıydı (Mali, müşavire  verilen miktarın 15 bin Euro olduğu idda ediliyor, doğru mu bu? ) Uzun lafın kısası, dağ fare bile doğuramadı  belki bir çekirge doğurdu diyebiliriz.

PEKİ BUNCA TİYATRO NEDENDİ?

26 yıllık TGH'yı 3 yıldır işlevsizleştirerek, asli görevlerinden uzaklaştıran,  bir tartışmanın içine çeken  şu an iş başındaki yönetim kurulunun amacını bilemem ama benim gözlemlerimi sizlere özetlemeye çalışacağım.

Yönetim kurulunu oluşturan kimi üyeler değişik partilerin yöneticisi konumundadırlar. TGH'yı kendilerine bir sıçrama tahtası olarak kullanarak, kişisel kariyer ve politik hesaplarının olduğunu görmek mümkün.  Diğer taraftan TGH'nın projelerden kaynaklı  girdilerini,  delegesi  oldukları derneklere aktara bileceklerinin hesapları yapılıyor olabilir, ki bu hukuksal olarak mümkün değil.  Veya projeleri derneklere aktarabilecekleri  hayalinde olabilirler. Kimi  yönetim kurulu üyeside, kendi mesleklerindeki başarısızlıklarını TGH ile gidermeye çalışıyor olabilirler.

Veya başka bilmediğimiz gerekçeleri vardır.TGH'nın imkanlarından, temsil ettikleri parti, derneklerinde yararlanmasını hesaplamış olabilirler.  Yani o kadar  çok şey söylenebilinir ki, söylenemeyecek tek şey;  Bu insanların TGH'nın kuruluş amaçları doğrultusunda faaliyet yürütmedikleri ve öyle bir dertlerininde olmadığıdır.

Şimdi objektifi  birazda meselenın aktörlerine çevirelim

Hamburg Türk Toplumu (TGH) 1987 yılında Ramazan Avcı’nın Naziler tarafından öldürülmesinden sonra farklı kurum ve kuruluşlar biraraya gelerek kurulmuştu. Hamburg Türkiye Göçmenler Birliği olarak kurulurken, Irkcılığa karşı, göç ve uyum konusunda Hamburg’daki Türkiye'li göçmenlerin sorunlarına karşı  mücadele etme misyonu taşıyan TGH, bugün artık geldiği nokta itibariyle  konumu ve yeri tartışmalı hale gelmiştir.

TGH, SİYASETE GİDEN BIR SIÇRAMA TAHTASI MI?

Toplumsal ve  sosyal bir anlayışla hareket edilmediği sürece, paranın ve ticaretin olduğu yerde ne uyum, ne de göçmenlerin sorunlarına yönelik faaliyetler yürütülür. Göçmenlerin yaşadıkları sorunlar, acılar ve zorluklar, toplumsal yaşamdaki ırkçılık ve dışlanmalar görmezden gelinerek, siyasi kariyer yaratmak için böylesi kurumlar, art niyetli kişilerce bir yerlere ulaşmak için çoğu kez basamak olarak kullanılmıştır. Dernek bünyesindeki art niyetli olmayan üyelerin iyi niyetleri de, kaba bir deyimle suistimal edilmektedir. Konuya Almanya'nın çeşitli yerlerinden somut örnekler vermek mümkündür.

Daha önce sözkonusu kurumun başkanlığını yapan Prof. Dr. Hakkı Keskin’in buradaki ilşkilerini kullanarak siyasete atıldığı bilinmektedir.

TGH esas olarak, 2005 yılında göçmenler kanunun yürürlüğe girmesi ve Almanca kurslarının devlet tarafından teşvik edilmesiyle birlikte kuruluş amacından sapmaya başladı. Bugüne kadar partiler üstü ve siyasal anlamda bağımsız ilkeyle çalışan TGH’nın yeni yönetimle birlikte bugün ideolojik anlamda geldiği nokta da gözden kaçmamaktadır.

TGH’nın Yönetim Kurulu'nu oluşturan bazı isimlere kısaca bakıldığında durum anlaşılacaktır. Erkan Erçin (CHP Hamburg Başkanı, Haakkop delegesi, ADD üyesi daha kaç derneğin üyesi veya yönetiminde olduğunu takip edemedim. ) Murat Kaplan (TGB Hamburg Başkanı, IP taraftarı, ADD üyesi, sendika üyesi olmamasına rağmen şaibeli şekilde, TGH ya delege olarak geldi.) Coşkun Coştur, (Hamburg Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı (HADD) TGB ve Aydınık taraftarı.   .... daha kaç derneğe üye bilmiyorunm  )Nebahat Güçlü (TGH başkanı, Bilindiği gibi Nebahat Güçlü, Yeşiller Partisi’nden milletvekili olduktan sonra ‘hastalığını’ gerekçe göstererek görevinden istifa etmişti. CDU-Yeşiller Partisi koalisyonu döneminde partisinin Milli Görüş ve İslam Şurası ile ilişkileri kurma görevini üstlenen Güçlü’nün bir dönem de Hamburg’da kurulan AKP'nin yurt dışı örgütlenmesi olarak bilinen Avrupa Türk Demokratlar Biriği’nin (UETD) yönetim kurulu üyeliği görevini üstlenmişti. Hatta internet sitesinde bile o dönem resmi bulunmaktaydı. AKP Belediyeleri ile Türkiye’ye belirli ekip tarafından gezilere katılan Güçlü, daha sonra AKP’ye doğrudan bağlı Yurttdışı ve Akraba Toplulukları Başkanlığı’nın yurtdışından seçilen danışma kurulu üyeliğine Hamburg İslam Toplumu Başkan Yardımcısı Ahmet Yazıcı ile seçilmiş ancak TGH Başkanı olduktan sonra kamuoyuna yansıyan tepkiler sonrası görevinden istifa ettiğini facebook sayfasındaki hesabında kamuoyuna duyurmuştu.  Oysa sözkonsu bakanlık sitesinde hala ismi bulunmaktadır. TGH delegeliği ise HH Fenerbahçe deneği üyeliğinden geliyor)

Meselenin aktörlerinin bazıları bu isimler. diğer isimlere yeri geldiğinde  değineceğim.  Daha kaç kuruma, derneğe üye olduklarını veya yönetimde yer aldıklarını bilmiyorum. Şimi bu taploya baktığımızda, bu insanların  TGH'nın kuruluş amaçlarıyla bir ilgisi olmadığını görmek mümkün. Her bir aktör en az üç veya dört derneğe ya üye, ya yönetim kurulunda, veya başkan. Herşeyi bir tarafa bırakacak olursak bunca dernek faaliyetlerini çalışan insanlar olarak nasıl yürütebilir ve gerçekten ne derece verimli bir çalışma olabilir.  Dernek kolleksiyonu sahip olan bu aktörlerin amacının ne olduğunu inanın bende bilmiyorum.

Daha önce şeffaf olmadığı ileri sürülerek hesapları tam olarak açıklanamadığı için eleştirilen eski TGH, yeni yönetimin göreve gelmesiyle, bir  Mali müşavir  tarafindan hesapların denetlemesi için görevlendirildiğine değindim. Nebahat Güçlü ekibi göreve geldikten sonra TGH eski İdare Müdürü Meryem Çevikkol ve TGH’da görevli Sevgi Doğan’a çalışma sürelerinin kısaltılması önerilmiş, ancak daha sonra ikisi de TGH’daki görevlerinden ayrılmışlardı. Tuhaf olan daha önce birçok suçlamaya maruz kalan  proje uzmanıyla sessizce yola devam kararı alınmıştı. Şu anda TGH’ya karşı iki ayrı davanın Hamburg İş Mahkemesi’nde devam ettiği de gelen bilgiler arasında.

Peki nasıl oluyor da TGH, Türkiye endeksi parti ve grupların merkezi haline geldi.CHP, İP, AKP ve Atatürkçü geçinenler nasıl oluyorda bir ipte oynayabiliyorlar.

Ortak çıkarlarınız nedir  TGH'da sizi bir araya getiren  nedir?

Kuruluş amaçlarına göre zaten faaliyleri olan oluşumlar, TGH ile ne  yapmak istemektedirler? Irkçılık ve dışlanmalara karşı ilgi ve tepki yok denecek kadar az gösterilirken, bu alanda hiçbir sosyal etkinlik yapılmazken, çocuklarımızın okullarda yaşadığı eğitim mağduriyetlerine herhangi bir ses çıkartılmazken, meslek eğitim yeri bulmada sorun yaşarlarken, göçmen kökenlilere bir perspektif sunulmazken, ne hikmetse Türkiye’deki partilerin merkezi haline gelirildi. Tüzüğüne ve programına rağmen, kuruluş amacının tersi bir yaklaşımla, TGH kendi amacından saparak nasıl oluyor da CHP, İşçi Partisi ve AKP eksenli hareket edebiliyor? TGH kuruluduğu ilk günden beri göçmenlerin sorunlarına çözüm üretmek için, partiler üstü kurulan göçmen bir örgüttü. Neden bir taraftan CHP’nin, diğer taraftan İşçi Partisi ve TGB’nin ve Atatürkçü Düşünce Derneği’nin toplantıları TGH çatısı altında yapılmaktadir. Diğer derneklerden alınan kira ücreti acaba adı geçen derneklerden de alınmakta mıdır? Yoksa “yandaş derneklere” özel kıyak mı yapılmaktadır? Önceki dönemde üyelik başvurusu olan bazı derneklere hala neden "üvey evlat muamelesi" yapılarak çifte standartlı bir yaklaşım sergilenmektedir ?

TGH KURULUŞ AMACINDAN UZAKLAŞARAK NEREYE GİDİYOR ?

TGH kime hizmet ediyor? İdeolojik çizgisi mi var, varsa  nedir? Nereye gidiyor ? CHP Hamburg teşkilatının, UETD'nin ve TGB’nin TGH’dan ne gibi bir beklentisi var?   Kamuoyundan saklananlar açıklanmalıdır. Türkiye merkezli bir çizgide etkinlikleriyle dikkat çeken bu çevrelerin göçmenlerin sorunlarına yönelik yaptıkları somut neler vardır? Bilindiği gibi Hamburg’da sadece belli bir görüşü paylaşan insanlar, göçmenler yaşamıyor. Eski yönetimi sadece proje üretiyor diye ‘karalayarak’, ‘mali hırsızlık yapmakla’ suçlayan TGH’nın, geçtiğimiz günlerde Avrupa Fonu’ndan kadınlara yönelik aldığı 100 Euro'luk  yeni projesi nedir? Kabul edilen gerçek maddi destek ne kadardır? Ve bu projede kimler görev alacak ve yönetecektir. Türkiye kökenli vekiller ve siyasiler konuyu şeffaf olarak tartışarak kamuoyunu bilgilendirmelidirler. TGH gibi köklü bir kuruluşun sorumlulukları olduğu unutulmamalıdır. TGH, kamuoyunda “çatı derneği” görüntüsü vermekten ve tek yanlı partizan yaklaşımdan kurtularak kapısını özellikle de göçmenlerin temel sorunlarına çözüm bulacak konulara açmalıdır. Kurumlar kimsenin özel mülkiyeti değildir. TGH, ne birilerinin kendi siyasal egolarını tatmin etme yeri, ne de siyasete giden sıçrama tahtası olarak kullanılacak kurumdur. TGH, belli bir ideolojiye hizmet etmek için görülmeden, tüm göçmen dernek ve yapılarına kuçak açmalıdır

.......................................................................................................................................................

TGD göçmenlerin sorunlarından maddi çıkar sağlamış olmuyor mu?

Bu konuya değinmeden önce küçük bir  ayrıntıya değinmenin doğru olacağına inanıyorum... AKP odaklı ve TGD ye yönelik saldırıların amaçını biliyorum ve bu  yazımı ve sorularımı onun dışından değerlendirilmesini rıca ediyorum...Almanya'ya, Türkiye'den Aile birleşimi kapsamından gelecek olan insanların, vizeye başvurabilmesi için öngörülen  dil ve uyum kursları zorunluluğu, aile birleşimini zorlaştıran engellerden biridir.  Pratikte  buradaki yaşama  veya uyuma hiç katkısı olmayacak ve kaldırılması gereken bu uygulamaya karşı STK  veya  idda edildiği gibi Almanya Türk Toplumu  dernegi karşı mücadele etmesi gerekirken, bu sorundan beslenmektedir.  Aile birleşimi nedeniyle Almanya'ya gelecek olan eşlerin,  dil ve uyum kurslarına Almanya'ya  geldikten sonra  katılmalarını ve bu kursların  ücretsiz olmasını savunmak veya bu uygulamaya karşı olmak yerine, projelerde  görev alarak  sorunun kaynağından beslenen kurumlar bu soruna karşı ne derecede mücadele  eder?  Diğer taraftan TGD yönetimi bu projelerde yer alıyormu ve bunun karşılığında  ücret alıyorlarmı, alıyorlarsa bu mıktar ne kadardır?  Kurum içindeki asli görevleri, bu projelerde yer alma önünde engel değilmi? Projelerde yer alıyorlarsa bu ne kadar etiktir? Bu projlere toplamda  TGD ye gelecek olursak, TGD başkanı Kenan Kolat her ay veya gerekli gördüklerinde,  adına uyum kursu dedikleri kurslar ile ilgili projelerden sorumlu olarak  Türkiye seferleri düzenlemekte. Gerekçesi  var biliyorum. Türkiye'de  Aile  birleşimi  nedeniyle zorunlu tutulan Almanca kursları projesinden sorumlu olarak gidiyor.  Öncelikle bu uygulamanın insanık dışı bir uygulama olduğuna itiraz etmeleri gerekirken,  projeye destek vererek,  sorunun devam etmesinin bir parçası haline gelmek  TGD başkanlığılı ile kurumsal olarak  çelişmiyor mu? Bu proje kapsamından TGD ne kadar maddi destek alıyor ve kimler bundan faydalanıyor

Ehegattennachzug

''Sprachkenntnisse sind eine elementare Voraussetzung für eine erfolgreiche Integration. (Hep aynı teraneli gerekçe)Ausländer, die zu ihrem Ehepartner nach Deutschland ziehen möchten, müssen deshalb grundsätzlich vor der Einreise einfache Deutschkenntnisse nachweisen. Damit will die Bundesrepublik Deutschland sicherstellen, dass diese Menschen von Anfang an am gesellschaftlichen Leben teilnehmen können. Der Sprachnachweis gilt nicht, wenn einer der Ehepartner Staatsangehöriger eines Mitgliedstaates der EU oder der EWR-Staaten Norwegen, Island, Liechtenstein oder der Schweiz ist. Im Falle des Nachzugs zu einem deutschen Ehegatten ist vom Sprachnachweis abzusehen, wenn der Deutsche zuvor von seinem europäischen Freizügigkeitsrecht Gebrauch gemacht hat oder wenn Bemühungen des ausländischen Ehegatten um den Erwerb einfacher Deutschkenntnisse im Ausland nicht möglich, nicht zumutbar oder innerhalb eines Jahres nicht erfolgreich sind.''

Şimdi bu ayrımcılığa ve insanlık dışı dayatmaya karşı bir tavır geliştirmek yerine, buna destek  olacak şekilde ve üstelik bundan çıkar sağlamaya dönük bir projenin  yöneticisi olacaksın ve bunu da işin olarak benimseyerek çalışacaksın. Bu ne kadar etik ve başkanı olduğunuz kurumun kendisiyle çelişmiyormu?  Göçmenlerin  var olan sorunlarına karşı mücadele amacıyla kurulan kurumun başkanı ve yöneticileri, Göçmenlere dayatılan bir sorundan çıkar sağlaması nasıl açıklanabilir?

Sevgiler...

Diğer Makaleler...

  • Irkçı saldırılarda ve katliamlarda Istihbarat örgütlerinin rolü aydınlatılmalıdır!
  • Bu devran da böyle gitmez
  • Bir yılı daha geride bırakırken...
  • TGH KONGRESİNİN ERTELENMESİ VE YAŞANILANLAR

Sayfa 1 / 4

  • «
  •  Başlangıç 
  •  Önceki 
  •  1 
  •  2 
  •  3 
  •  4 
  •  Sonraki 
  •  Son 
  • »

Site trafiği

ToplamToplam932570
18.204.42.98
Guests 14
Site tasarım ve uygulama: Erdem